Ruhum seninle yeniden dirildi bu gece... Öyle uykudayım öylesine ziyandayım ki... Gözlerine bakınca... ve görünce gözlerinde şehadetin tebessümünü, sıcaklığını... ve alnında kurşunların söndürmeyi başaramadığı, kanatamadığı o nuru görünce... Görünce korkusuz duruşunu, o İsmail misali duruşunu... Hayal edince bile bile ölüme yürüyüşünü... Hatırladım... Hatırlattın bana verdiğim ahdi... Özledim hiç görmediğim ve hiç tanımadığım seni... Bir Furkan düştü gönlüme bu gece... Baktım sana. Baktım. Yine baktım. Sonra bir iç çektim, bir ahh dedi kalbim ahh... Başka kelam etmeye halsizdi zaten gafletim... Baktım sana yeniden... Hamza kadar heybetli değilse de bedenin, Hamza kadar cesur adımların... Adımlarını kalbimde duydum bu gece... İsmail kadar teslim ruhun... Kerbela'sın bu gece bana... Bakışların Hüseyin... Umeyr kadar inatçı yüreğin... Yiğitsin... Mavi Marmara'nın Umeyri'sin... Çevirin Mavi Marmara'nın rotasını yüreğime... Gazze çocukları gibi mahsun kaldı gönlüm bu gece... Onlar kadar yardıma muhtaç... Onlar kadar ışığa aç... Onlar kadar Furkan'sız, Onlar kadar yalnız... Şimdi sen gülümserken şehadet pencerenden, kendi karanlığında boğulan gönlüm var benim... Engel olamadığım, zaten olmakta istemediğim yaşlarım var bu gece... Duyarsan sesimi selam söyle Hasan'a Hüseyin'e... Fatıma'ya... Hatice anneme... Aişe anneme... Ebubekir'e Ömer'e Ali'ye Osman'a... Öp Efendimin ellerinden benim yerime, çek kokusunu içine... Sohbetinizin arasına iliştiriver Onlara olan özlemimi... De ki; adı dergahınıza layık olmayan şu gencin kırık dökük imanı arasında Size hasret bir gönlü var... De ki; şifa dilenen bir canı, arınmak isteyen ruhu var... Mavi Marmara'nın Musab'ı... Ahir Zamanın Hüseyin'i... Kerbela'yı yaşıyoruz 52 hafta her an her saniye her dakika... Gafletten uyanıyoruz bir an, lakin ruhumuz zayıf, maneviyat zayıf... Sen gibi değil kimse, FURKANCA yaşayabilmeyi hakedemedik daha abim... Yezidlere öfkeleniyoruz, öyle ki beddualar göğe dua'lardan önce yükseliyor, öyle ki 'F' harfini duymak yetiyor gözyaşı için, kendiliğinden akıveriyor, bari akıttığımız gözyaşlarımızın hürmetine diyorum ama ne faide! Hasretin kavuran Güneş'in ateşi de eklenince Kayseri sokaklarında çekilmez oluyor inan... Bahar cd.sinde her an karşıma çıkacakmışsın gibi, capcanlısınki yüreğimizde... Dün ki Programda hani süpriz bi görüntüydü, gemide kameramana el sallıyordun o içlere sıcaklık veren Şehid tebessümünle... Aynen bekliyorz seni abim, aynı tebessüm ve aynı vedayla lakin Vuslatı da beraberinde getirerek... Kayseri özlüyor seni biz özlüyoruz Seni, Furkan Nidaaları titretiyor bizi .. Hilal EROĞLU 30.05.2011 |